1800’lerin sonlarında ilk haliyle hayatımıza giren hoparlörler, bir ses sisteminin olmazsa olmazıdır. Telefon sistemlerinin geliştirilmesi ile birlikte ortaya çıkan hoparlörler, birçok farklı alanda kullanılan elektronik ürünlerdir.
Hoparlör nedir sorusunun cevabı aslında oldukça basittir. Hoparlörler, bilgisayar sistemlerinde kullanılan en yaygın çıkış aygıtlarından biridir. Bazı hoparlörler özellikle bilgisayarlar ile çalışacak şekilde tasarlanırken, diğerleri her türlü ses sistemine bağlanabilir. Tasarımları ne olursa olsun, hoparlörlerin amacı dinleyicinin duyabileceği ses çıkışını üretmektir. Hoparlörler, elektromanyetik dalgaları ses dalgalarına dönüştüren dönüştürücülerdir. Hoparlörler , bilgisayar veya ses alıcısı gibi bir aygıttan ses girişi alır. Bu giriş analog veya dijital formda olabilir. Analog hoparlörler, analog elektromanyetik dalgaları basitçe ses dalgalarına yükseltir. Ses dalgaları analog biçimde üretildiğinden, dijital hoparlörlerin önce dijital girişi analog sinyale dönüştürmesi, ardından ses dalgalarını üretmesi gerekir.
Hoparlörler tarafından üretilen ses, frekans ve genlik ile tanımlanır. Frekans, sesin perdesinin ne kadar yüksek veya alçak olduğunu belirler. Örneğin, bir soprano şarkıcının sesi yüksek frekanslı ses dalgaları üretirken, bir bas gitar ya da bir davul düşük frekans aralığında sesler üretir. Bir hoparlör sisteminin ses frekanslarını doğru bir şekilde yeniden üretme yeteneği, sesin ne kadar net olacağının iyi bir göstergesidir. Birçok hoparlör, farklı frekans aralıkları için birden fazla hoparlör konisi içerir ve bu, her aralık için daha doğru seslerin üretilmesine yardımcı olur. İki yönlü hoparlörlerde tipik olarak bir tweeter ve orta aralıklı bir hoparlör bulunurken, üç yönlü hoparlörlerde bir tweeter, orta aralıklı hoparlör ve subwoofer bulunur.
Hoparlörler genellikle stereo ses üretmelerine izin veren çiftler halinde üretilir. Bu, sol ve sağ hoparlörlerin sesi tamamen ayrı iki kanaldan ilettiği anlamına gelir. Kulaklarımız aynı anda hem soldan hem de sağdan gelen sesleri duymaya alışkın olduğundan, müzik çok daha doğal gelir. Surround sistemler, daha da gerçekçi bir deneyim yaratan dört ila yedi hoparlör (artı bir subwoofer) içerebilir.
İlginizi çekebilir: AMFİ SES SİSTEMİNİ NASIL ETKİLER?
Hoparlörün ilk biçimi, 1800'lerin sonlarında telefon sistemleri geliştirildiğinde ortaya çıktı. Ancak 1912'de, kısmen bir vakum tüpünün elektronik amplifikasyonu sayesinde hoparlörler gerçekten pratik hale geldi. 1920'lerde radyolarda, fonograflarda, genel seslendirme sistemlerinde ve hareketli görüntüler için tiyatro ses sistemlerinde kullanılmaya başlandı.
Johann Philipp Reis, 1861'de telefonlar için elektrikli hoparlör eklentisi üretti bu, boğuk konuşmaların yanı sıra net tonlar da üretebiliyordu. 1876 yılına gelindiğinde Alexander Graham Bell, telefonun bir parçası olarak anlaşılır konuşmayı yeniden üretebilen ilk elektrikli hoparlörünün patentini aldı. 1868 yılında Ernst Siemens, Alexander Graham Bell’in oluşturduğu sistemi geliştirdi. 1898'de Horace Short, basınçlı havayla çalışan bir hoparlör için patent aldı.
İlk pratik hareketli bobin hoparlörler, 1915'te Napa, California'da Peter L. Jensen ve Edwin Pridham tarafından yapıldı. Önceki hoparlörler gibi, onlarınki de küçük bir diyafram tarafından üretilen sesi yükseltmek için kornalar kullanıyordu. Ancak sorun, Jensen'in patent almamış olmasıydı. Böylece hedef pazarlarını radyolar ve genel seslendirme sistemleri olarak değiştirdiler ve ürünlerine Magnavox adını verdiler. Bugün hoparlörlerde yaygın olarak kullanılan hareketli bobin teknolojisi, 1924'te Chester W. Rice ve Edward W. Kellogg tarafından patentlendi.
Hoparlör çalışma prensibi oldukça kolay bir sistemi ele alır. Bir amplifikatör, bir hoparlörün arkasındaki iki terminale bir sinyal gönderir. Bu terminaller, akımı kalıcı bir mıknatısın kutupları arasındaki dairesel boşlukta asılı duran silindirik bir tel bobine iletir. Bu bobin, Faraday yasasına göre içinden geçen akım uygulanan sinyalle yön değiştirdikçe manyetik alan içinde ileri geri hareket eder. Hoparlör konisinin merkezi, hareketli bobin tarafından ileri geri hareket ettirilen bir uca takılır. Bu koni, hava geçirmez bir süspansiyon veya çevre ile kenarlarında tutulur. Koni hareket ettikçe çevredeki havayı iter ve çeker. Bunu yaparak havada ses adı verilen basınç dalgaları oluşturur.